Eğitim, insanların davranışlarında kasıtlı, kendi yaşantısı yoluyla, istendik, kalıcı izli davranış meydana getirme sürecidir. Bu tanımı daha da açalım;
– Kasıtlı: plan ve program dahilinde.
– Kendi yaşantısı yoluyla: Kişinin sürecin içerisinde var olması.
– İstendik: Eğitimin gerçekleştiği o toplumun beklentisine uygun olması.
–Süreç: Öğrenmeler bir araya gelerek eğitimi oluşturmaktadır. Bunun için de belli bir süre geçmesi gerekmektedir. Bu yüzden eğitim bir süreç gerektirmektedir. Tüm bunlara ek olarak eğitimin kültürle iç içe olduğu, kültürün yeni kuşaklara aktarılmasını sağladığı, kültürü etkileyen ve kültürden etkilenen bir süreç olduğu unutulmamalıdır. Acaba bizler bu süreci ne kadar başardık…
Yenilikçi tasarımlara imza atan bir mühendis, milyonların ayakta alkışladığı bir operacı, altın madalya sahibi olimpik sporcu, Nobel ödüllü bir yazar, eserleri ünlü müzelerde sergilenen bir ressam, simge binaların ünlü mimarı olacakken; neden bankada uzman yardımcısı, atanamayan sosyal bilgiler öğretmeni, acilde dikiş atan doktor veya bir özel bir şirkette excel mühendisi olduk.
Zorunlu güzel yazı dersi aldık biz. Ne yazdığımızdan çok, göze nasıl görüneceği daha önemliydi. Kime göre…
Kimin tarafından seçildiğini bilmediğimiz seçilen seçmeli zorunlu müzik dersi alıp, daha da kötüsü blok flüt çalmaya zorlandık biz.
-Hocam ben gitar çalsam olur mu?
-Olmaz. Müfredatta yok. Flüt çalacaksın. Belki hangi yetenekler kayboldu.
Yeteneği olsun olmasın, sevsin sevmesin herkes resim yapmak zorundaydı. Ve resim tekniğine dair bilgi vermek müfredat dışıydı. Evet çocuklar, bugün natürmort yapacaksınız. Natürmort resim yapmak için kendini paralayan nesildik biz!
Önemli gün ve haftalarda şiir yazma zorunluluğumuz vardı. Yerli Malı Haftası konulu şiir yazmaya zorlanmış bir nesiliz biz. Ve işte sonucu…
Bir gazete köşesi 20 yaşında, muavin, 15 yıldır şiir yazıyor…
Benim canım otomobilim,
Ben seni çok severim,
Sana biner sevdiklerime gider,
Kornaya basar düt düt derim…
Okul bahçesinde çember çizerek koşmak ve kötü havalarda salonda (salonu olanlar şanslı) takla atarak eğitildi bizim bedenlerimiz. İşte Beden Eğitimi bu…
-Ve salonda takla atma dalında altın madalya yine Türkiye`ye gidiyor.
Daha İngilizce`yi doğru düzgün öğrenemeden, yanına Almanca-Fransızca eklediler ki yanlışlıkla bir dili düzgün öğrenmeyelim.
Sonucu ortada.
Bizim neslimizden tarih seven çıkmaz. Orta Asya`dan itibaren tarihleri ezberleye ezberleye geldik biz bu günlere.
-Söyle bakalım İstanbul ne zaman fethedildi?
-27 Mayıs 1453 hocam.
-29 Mayıs. Otur salak herif.
-Peki hocam.
Bizi Türk eğitim sisteminden çıkmış anne babalar büyüttü.
-Baba ben konservatuara gitmek istiyorum.
-Ramazan davulcusu mu olacaksın? Saçma sapan konuşma da test çöz.
Öss`ye girdik. Puan ne geldiyse ona göre tercih yaptık.
-Ooooh 22. Tercihime yerleştim abi. Tıp istiyordum aslında.
-Neresi oldu?
-Su ürünleri.
-Artık üstüne bi bardak soğuk su içersin.
Aslında okula başladığımızda her birimiz farklı özellikleri ve yetenekleri olan bireylerdik. Ama sonuca baktığımızda ne istediğimiz değil, işe göre adam olduk.
Emeği geçen herkese sonsuz TEŞEKKÜRLER.
OKUL MD. SELAHATTİN ERTAN